Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, 12 Eylül 2025 tarihinde verdiği kararla, nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gaz faaliyetlerinin belirli koşullar altında AB Taksonomisi kapsamında “sürdürülebilir” olarak sınıflandırılabileceğine hükmetmiştir. Bu karar, Avusturya’nın Komisyon’un yayımladığı Yetki Devrine Dayanan Tasarruf (Delegated Act) ile söz konusu faaliyetlerin taksonomiye dahil edilmesine karşı açtığı davanın reddi anlamına gelmektedir.

Mahkeme kararında, Avrupa Komisyonu’nun nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gazı taksonomiye dahil etme sürecinde, “nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gaz sektörlerindeki bazı ekonomik faaliyetlerin belirli koşullar altında iklim değişikliğinin azaltılması ve iklim değişikliğine uyuma önemli ölçüde katkı sağlayabileceği” değerlendirmesini yapma yetkisine sahip olduğunu” belirtmiştir.

AB Taksonomisi, Avrupa Birliği’nin Sürdürülebilir Finans Eylem Planı kapsamında geliştirilmiş bir araçtır ve temel amacı, yatırımcıların ve finansal kurumların sermayelerini AB’nin çevresel ve sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu ekonomik faaliyetlere yönlendirmesini kolaylaştırmaktır.

Bu sistem, hangi ekonomik faaliyetlerin “sürdürülebilir” olarak kabul edileceğini belirleyen ortak bir sınıflandırma çerçevesi sunmaktadır. Bir faaliyetin taksonomiye dahil edilebilmesi için iki temel koşul vardır:

  1. Tanımlanmış çevresel hedeflerden en az birine önemli ve somut bir katkı sağlaması,
  2. Diğer çevresel hedeflere önemli bir zarar vermemesi.

Tanımlanan altı çevresel hedef şunlardır:

  1. İklim değişikliğinin azaltılması: Sera gazı emisyonlarının düşürülmesine katkı sağlamak.
  2. İklim değişikliğine uyum: İklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklılığı artırmak.
  3. Su ve deniz kaynaklarının korunması: Su kaynaklarının sürdürülebilir ve verimli kullanımını güvence altına almak.
  4. Döngüsel ekonomiye geçiş: Kaynakların daha verimli kullanılması, yeniden kullanım ve geri dönüşümün teşvik edilmesi.
  5. Kirliliğin önlenmesi ve kontrolü: Hava, su ve toprak kirliliğinin önlenmesi ve azaltılması.
  6. Biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması: Doğal yaşam alanlarının, tür çeşitliliğinin ve ekosistem hizmetlerinin korunması ve iyileştirilmesi.

Bu çerçevede, AB Taksonomisi hem yatırımcılar için şeffaflık ve güvenilirlik sağlamakta, hem de şirketlerin faaliyetlerini AB’nin uzun vadeli yeşil dönüşüm stratejileriyle uyumlu hale getirmelerine rehberlik etmektedir.

AB Taksonomi Yönetmeliği 2022 yılının başında yürürlüğe girmiş, ancak nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gazın statüsü başlangıçta belirsiz kalmıştır. Avrupa Komisyonu, daha sonra yayımladığı bir Yetki Devrine Dayanan Tasarruf (Delegated Act) ile bu faaliyetlerin taksonomiye dahil edilmesine ilişkin kriterleri ve raporlama kurallarını belirlemiştir.

Bu düzenleme bazı üye devletlerin tepkisini çekmiş; özellikle Avusturya, nükleer ve doğal gazın taksonomiye dahil edilmesine karşı çıkmıştır. Avrupa Parlamentosu’ndaki bazı milletvekilleri de bu faaliyetlerin hariç tutulması için girişimde bulunmuş, ancak çoğunluğun desteğini alamamışlardır.

Avusturya, Ekim 2022’de Komisyon’un kararının iptali için AB Genel Mahkemesi’nde dava açmıştır. Ancak Mahkeme, yeni kararında bu davayı reddetmiş ve şu değerlendirmeyi yapmıştır:

  • Komisyon, nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gazı sürdürülebilir yatırım şemasına dahil etmekle, AB mevzuatı tarafından kendisine tanınan yetki sınırlarını aşmamıştır.
  • Nükleer enerji konusunda Mahkeme, Komisyon’un “nükleer enerji üretiminin neredeyse sıfır düzeyde sera gazı emisyonu yarattığı, mevcut koşullarda aynı ölçekte ekonomik ve teknolojik olarak uygulanabilir düşük karbonlu bir alternatif bulunmadığı” yönündeki değerlendirmesini haklı bulmuştur. Ayrıca, nükleer santrallerin işletilmesine ilişkin risklerin yeterince dikkate alındığını da vurgulamıştır.
  • Mahkeme, nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gaz sektörlerindeki faaliyetlerin belirli koşullar altında iklim değişikliğinin azaltılması ve uyum hedeflerine önemli katkı sağlayabileceği görüşünü onaylamış, Komisyon’un düzenlemesini “sera gazı emisyonlarının aşamalı azaltımına dayalı, arz güvenliğini de gözeten kademeli bir yaklaşım” olarak nitelendirmiştir.

Avusturya tarafı, kararın ardından çekincelerini dile getirmiştir. Eski İklim Leonore Gewessler, nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gazın AB Taksonomisi kapsamında “yeşil” olarak sınıflandırılmasının, sürdürülebilirlik etiketinin algısı üzerinde etkiler yaratabileceğini vurgulamıştır. Gewessler’e göre bu yaklaşım, “yeşil” kavramının kapsamını genişleterek yatırımcıların ve kamuoyunun beklentilerinde belirsizlik oluşturma potansiyeli taşımaktadır.

Sonuç olarak, AB Genel Mahkemesi’nin kararı, nükleer enerji ve fosil kökenli doğal gazın belirli koşullar altında AB Taksonomisi’ne dahil edilmesinin önünü açmış ve bu alanlardaki yatırımların “sürdürülebilir” olarak sınıflandırılabilmesine yasal zemin kazandırmıştır.

Bu durum, bir yandan enerji arz güvenliği ve düşük karbon geçişi açısından pragmatik bir esneklik sağlarken; diğer yandan “yeşil” etiketin güvenilirliği ve yatırımcı algısı üzerinde tartışmaların derinleşmesine yol açmaktadır.

Kısacası karar, AB’nin sürdürülebilir finans politikasında hem fırsatlar (nükleer ve gaz yatırımlarına finansman akışının kolaylaşması) hem de riskler (yeşil tanımının bulanıklaşması, yatırımcı güveninin etkilenmesi) barındıran bir önemli bir gelişmedir.