Son dönemde sürdürülebilirlik, iklim politikaları ve çevresel-sosyal-yönetişim (ESG) alanında uluslararası ölçekte dikkat çekici gelişmeler yaşanmaktadır. Avustralya’nın yeni emisyon azaltım hedefi, Singapur’un karbon piyasalarındaki hamleleri ve ABD’de Teksas eyaletinde ESG uygulamalarına yönelik açılan yeni soruşturmalar hem ülkelerin iklim hedeflerini somutlaştırma hem de ESG uygulamalarına yönelik farklı yaklaşımların bulunduğunu göstermektedir.

  1. Avustralya – 2035 Emisyon Azaltım Hedefi ve Net Sıfır Planı

Avustralya, 2005 seviyelerine kıyasla 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını %62–70 oranında azaltma hedefi belirlemiştir. Bu hedef, ülkenin Paris Anlaşması kapsamındaki yeni Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak kayda geçirilecektir. Mevcut hedef 2030 yılına kadar %43 azaltım öngörmekteydi; dolayısıyla yeni taahhüt, ülkenin iklim politikalarında daha yüksek bir iddia ortaya koymaktadır.

Yeni strateji kapsamında:

  • 8 milyar ABD Dolarını aşan finansman paketleri açıklanmış olup, kaynaklar endüstriyel tesislerin karbonsuzlaşması, yenilenebilir elektrik üretimi, düşük karbonlu yakıtların geliştirilmesi ve elektrikli araç şarj altyapısının yaygınlaştırılmasına yönlendirilecektir.
  • Net Sıfır Planı yayımlanmış ve elektrik-enerji, tarım ve arazi kullanımı, yapı sektörü, sanayi, kaynaklar ve ulaştırma olmak üzere altı sektöre yönelik ayrıntılı emisyon azaltım planları ortaya konulmuştur.
  • Öncelikli alanlar arasında yenilenebilir enerji üretim kapasitesinin artırılması, elektrifikasyon ve verimlilik uygulamaları, düşük karbonlu yakıtların (örneğin yeşil hidrojen) yaygınlaştırılması, yeni teknolojilere yatırım yapılması ve arazi temelli çözümlerle karbon giderim kapasitesinin artırılması yer almaktadır.
  • Ayrıca, 5 milyar ABD Doları tutarında Net Sıfır Fonu ve ilave finansman paketleri ile sanayi ve enerji dönüşümünün hızlandırılması öngörülmektedir.
  1. Singapur – Doğa Temelli Karbon Kredileri Anlaşmaları

Singapur, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefi doğrultusunda, 2030’a kadar emisyonlarını yaklaşık 60 milyon ton CO₂e seviyesine indirmeyi amaçlamaktadır. Bu hedef çerçevesinde ülke, Gana, Peru ve Paraguay’daki projelerden 2 milyon tondan fazla doğa temelli karbon kredisi tedarik edeceğini duyurmuştur.

Bu adım, Kasım 2024’te COP29’da kabul edilen Paris Anlaşması Madde 6 uygulama kuralları kapsamında gerçekleşmiştir. Özellikle Madde 6.2, ülkeler arası karbon kredisi ticaretine ilişkin yüksek bütünlük kriterlerini tanımlamakta olup, Singapur’un bu mekanizmadan yararlanarak hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.

Seçilen projeler; Peru’da orman koruma, Paraguay’da otlak alanların restorasyonu ve Gana’da ağaçlandırma ve arazi rehabilitasyonu faaliyetlerini içermektedir. Toplam 2,175 milyon ton emisyon azaltımı sağlayacak bu kredilerin bedeli yaklaşık 60 milyon ABD Doları’dır.

Projelerin hedefleri arasında yalnızca karbon emisyonlarının azaltılması değil; aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunması, su kaynaklarının kalitesinin iyileştirilmesi ve yerel toplulukların sürdürülebilir gelir kaynaklarına erişiminin desteklenmesi de bulunmaktadır. Singapur yönetimi, bu tür karbon kredilerinin, ülkenin sınırlı doğal kaynakları ve yüksek yoğunluklu kentleşme koşulları dikkate alındığında, iklim hedeflerine ulaşmada tamamlayıcı bir araç olarak kritik rol oynayacağını belirtmektedir.

  1. ABD – ESG Uygulamaları ve Proxy Danışmanlık Firmalarına Yönelik Soruşturma

ABD’nin Teksas eyaletinde, önde gelen vekalet danışmanlığı şirketleri olan Glass Lewis ve ISS hakkında yeni bir soruşturma başlatılmıştır. İlgili makamlar, bu firmaların yatırımcılara yönelik oy tavsiyelerinde, şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) ve çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık (DEI) politikalarını destekleyen kararları öne çıkardıkları gerekçesiyle yatırımcıları yanıltmış olabileceklerini ileri sürmektedir.

Bu gelişmenin arka planında, yakın zamanda federal mahkemede alınan ve Teksas’ın ESG danışmanlığına yönelik sınırlayıcı yasa girişimlerinin ifade özgürlüğü gerekçesiyle geçici olarak engellendiği bir karar bulunmaktadır. Bu durum, ESG odaklı tavsiyelerin hukuki statüsü ve yatırımcı karar alma süreçlerine etkileri konusundaki tartışmaların sürdüğünü göstermektedir.

Şirketler ise verdikleri tavsiyelerin bağımsız araştırmalara dayalı olduğunu, kurumsal yönetişimde uzun vadeli hissedar değerini artırmaya odaklandığını ve müşterilerinin stratejik öncelikleri çerçevesinde değerlendirildiğini ifade etmektedir.

Bu gelişme, ABD’de ESG politikaları etrafındaki siyasi kutuplaşmanın ve hukuki tartışmaların önümüzdeki dönemde de devam edeceğine işaret etmektedir.

Son dönemde yaşanan bu gelişmeler, ESG ve iklim politikalarının artık yalnızca çevresel bir gündem olmaktan çıkıp ülkelerin ekonomik, teknolojik ve yönetişim yaklaşımlarının merkezinde yer aldığını göstermektedir. Avustralya’nın orta vadeli güçlü emisyon azaltım hedefi ve kapsamlı yatırım planı, enerji ve sanayi dönüşümünü hızlandırmaya yönelik kararlı bir iradeyi ortaya koymaktadır. Singapur ise, kendi coğrafi ve doğal sınırlılıkları nedeniyle, uluslararası karbon piyasalarını tamamlayıcı bir araç olarak görerek doğa temelli çözümler üzerinden iklim taahhütlerini yerine getirmeyi hedeflemektedir. ABD’de ise, özellikle Teksas örneğinde görüldüğü gibi, ESG uygulamalarının yatırımcı kararları üzerindeki etkileri ve hukuki çerçevesi tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Bu tablo, şirketler açısından bakıldığında, farklı coğrafyalarda birbirinden oldukça farklı yaklaşımların aynı anda gündeme geldiğini ve küresel ESG çerçevesinin giderek daha karmaşık bir hale geldiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla uluslararası ölçekte faaliyet gösteren şirketler için hem regülasyon kaynaklı yükümlülüklerin hem de yatırımcı ve paydaş beklentilerinin dikkatle takip edilmesi, stratejik planlamaların buna uygun olarak güncellenmesi önem taşımaktadır.