23 Temmuz 2025 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı (International Court of Justice – ICJ), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (UNGA) talebi üzerine, devletlerin iklim değişikliği karşısındaki yükümlülüklerine ilişkin danışma görüşünü (Advisory Opinion) yayımlamıştır. Söz konusu görüş, devletlerin sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum sağlanması yönünde uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarını detaylandırmakta ve bu yükümlülüklere uyulmaması durumunda doğabilecek olası sonuçlara işaret etmektedir.

Arka Plan

Danışma görüşü talebi, 2021 yılında Vanuatu tarafından başlatılan diplomatik süreç sonucunda, 2023 yılında UNGA tarafından ICJ’ye iletilmiştir. Talepte, devletlerin iklim değişikliğiyle mücadele ve çevresel zararın önlenmesine yönelik yükümlülüklerinin kapsamı ile bu yükümlülüklerin ihlali durumunda doğacak uluslararası hukuki sonuçların açıklığa kavuşturulması istenmiştir.

ICJ’nin Tespit Ettiği Temel İlkeler ve Yükümlülükler

  1. Sözleşmeye Dayalı Yükümlülükler

ICJ, UNFCCC ve Paris Anlaşması’na taraf olan devletlerin, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için etkili önlemler alma yükümlülüğüne sahip olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ayrıca Paris Anlaşması’nın 1.5°C hedefi doğrultusunda hazırlanacak ulusal katkı beyanlarının (NDCs) gerçek ve kolektif bir çaba içermesi gerektiği belirtilmiştir.

  1. Gelişmiş Ülkelerin Özel Sorumluluğu

Divan, gelişmiş ülkelerin “öncülük etme yükümlülüğü (leadership obligation)” kapsamında, hem emisyonlarını daha hızlı şekilde azaltmaları hem de karbon yutaklarının artırılması yönünde kapasite oluşturması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yükümlülük, gelişmekte olan ülkelere yönelik mali ve teknolojik destek sağlama yükümlülüğünü de kapsamaktadır.

  1. Uluslararası İş Birliği ve İyi Niyet

Paris Anlaşması ve UNFCCC çerçevesinde öngörülen iş birliği yükümlülüğü, sadece sözleşmeye taraf olmayı değil, aynı zamanda mali yardım, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme konularında iyi niyetli (bona fide) katkı sağlama yükümlülüğünü de içermektedir.

  1. Özen Yükümlülüğü (Due Diligence)

Devletlerin yalnızca kendi eylemleriyle değil, toplumun diğer aktörlerinin davranışlarını düzenleme konusunda da gerekli yasal, idari ve denetleyici çerçeveyi oluşturma yükümlülüğü vardır. Divan’a göre bu kapsamda önleme, düzenleme ve iş birliği mekanizmalarının etkin olmaması, yükümlülüğün ihlali olarak değerlendirilebilir.

Danışma Görüşünün Hukuki Niteliği ve Sınırları

Danışma görüşü, ICJ Statüsü uyarınca bağlayıcı nitelikte değildir; ancak uluslararası hukukta yetkili yorum teşkil ettiği kabul edilir. Divan, özellikle aşağıdaki konularda önemli sınırlamalara dikkat çekmiştir:

  • Bir devletin sera gazı emisyonuna katkı sunması, tek başına sorumluluk doğurmaz; bağlam, ölçek, kast ve özen yükümlülüğü dikkate alınmalıdır.
  • Genel soyut değerlendirmeler yerine, somut olay bazlı inceleme gereklidir.
  • Kirleten öder (polluter pays), önleyici tedbir, kuşaklar arası adalet, önemli zarar vermeme (no significant harm) gibi ilkeler değerlendirmeye dahil edilmiştir ancak tek başına yükümlülük doğurucu nitelikte yorumlanmamıştır.

Potansiyel Etkiler

Her ne kadar bağlayıcı olmasa da, ICJ’nin bu görüşü;

  • Devletlerin iklim politikalarında uluslararası hukukla uyumlu davranma yükümlülüğünü netleştirmesi,
  • Gelişmiş ülkeler aleyhine gelişmekte olan ülkeler tarafından uluslararası yargı mercilerinde açılabilecek tazminat davalarına normatif zemin oluşturması,
  • İnsan hakları, çevre hukuku ve devlet sorumluluğu alanlarının kesişiminde yeni dava türlerinin gelişmesini tetiklemesi açısından önem arz etmektedir.

Bu gelişme ayrıca, iklim değişikliğinden orantısız şekilde etkilenen devletlerin (özellikle küçük ada devletlerinin), iklim adaleti (climate justice) temelinde daha aktif diplomatik ve hukuki pozisyon almalarının önünü açabilir.

  • Yasal Süreçlerin Artması: ICJ görüşü, özellikle küçük ada devletleri ve iklimden orantısız etkilenen gelişmekte olan ülkeler tarafından gelişmiş ülkelere karşı, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (ITLOS), bölgesel insan hakları mahkemeleri veya ulusal yüksek mahkemeler nezdinde açılabilecek uluslararası sorumluluk ve tazminat davaları için referans niteliği taşıyabilecektir.
  • Yükümlülük Düzeyinin Artması: Danışma görüşü, gelişmiş ülkelerin iklim finansmanı ve teknoloji transferine ilişkin sorumluluklarını daha belirgin ve normatif bir çerçeveye oturtmakta; bu durum, çok taraflı iklim müzakerelerinde yük paylaşımı ve kaynak tahsisine ilişkin pozisyonları doğrudan etkileyebilecek niteliktedir.
  • Yükümlülükte Hiyerarşi Tartışması: Danışma görüşünde gelişmiş ülkelere “öncülük etme” sorumluluğu verilmesi, bu ülkelerin diğerlerine kıyasla daha fazla ve daha bağlayıcı yükümlülüklere sahip olduğu yönündeki yorumları güçlendirebilir. Bu durum, sorumlulukların eşit değil, öncelikli olarak dağıtılması gerektiği anlayışını öne çıkarabilir.
  • İhmal Yoluyla Sorumluluk: Danışma görüşü, devletlerin yalnızca aktif eylemleriyle değil, gerekli önlemleri almamaları veya iş birliğinde bulunmamaları gibi eylemsizlikleri (omissions) nedeniyle de uluslararası sorumluluk altına girebileceğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, devletlerin yükümlülüğünü yalnızca zarar veren faaliyetlerle sınırlı tutmayıp, önleyici ve düzenleyici tedbir alma yükümlülüğünü yerine getirmeme durumunu da ihlal kapsamına dahil edebilecek şekilde genişletmektedir.

 

 

 

  1. Stratejik Risk Değerlendirmesi (Devletler Açısından)

Küresel ve Bölgesel Riskler:

  • Yasal Süreçlerin Artması Riski: ICJ görüşü, özellikle küçük ada devletleri ve iklimden orantısız etkilenen gelişmekte olan ülkeler tarafından gelişmiş ülkelere karşı açılabilecek uluslararası sorumluluk ve tazminat davaları için referans niteliği taşıyabilir. Bu tür davalar, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (ITLOS), bölgesel insan hakları mahkemeleri veya ulusal yüksek mahkemeler önünde de açılabilir.
  • Diplomatik Baskı ve Yükümlülük Düzeyinin Artması: Gelişmiş ülkeler üzerindeki iklim finansmanı ve teknoloji transferine ilişkin yükümlülüklerin daha açık şekilde yorumlanması, çok taraflı müzakere pozisyonlarını etkileyebilir.
  • Yükümlülükte Hiyerarşi Tartışması: Gelişmiş ülkeler için “öncülük yükümlülüğü” ifadesi, farklılaştırılmış ancak bağlayıcı sorumluluk anlayışını güçlendirebilir.

Hukuki Pozisyonların Belirsizleşmesi:

  • İhmal (omission) kaynaklı sorumluluklar, artık eylem eksikliği üzerinden de tartışmaya açık hâle gelmiş, bu da devletlerin sadece yaptıkları değil yapmadıkları üzerinden de yargılanabilecekleri bir alan yaratmıştır.
  1. Devlet Sorumluluğu Çerçevesinde Örnek Dava Senaryoları

Senaryo A – Tazminat Talebi (Ada Devleti Gelişmiş Ülke)

Davacı: İklim değişikliğinden ciddi biçimde etkilenen küçük ada devleti
Davalı: Çok yüksek tarihsel emisyona sahip gelişmiş ülke
Dayanak: ICJ danışma görüşü + Paris Anlaşması + UNFCCC + “önemli zarar vermeme” ilkesi
Talepler:

  • İklim adaptasyonu için doğrudan finansman
  • İklim zararları için maddi tazminat
  • Teknoloji transferi ve kapasite geliştirme desteği

Senaryo B – İhmal Kaynaklı İnsan Hakları İhlali (Sivil Toplum / STK Devlet)

Konu: Devletin gerekli önlemleri almaması nedeniyle iklim değişikliği kaynaklı can kayıpları / yerinden edilme
Başvuru yeri: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi veya Inter-American Court of Human Rights
Dayanak: Yaşam hakkı, özel hayatın korunması, mülkiyet hakkı + ICJ görüşü

  1. Şirketler ve Devlet Dışı Aktörler Açısından Yorumlar

Şirketler İçin

  • Dolaylı Sorumluluk Riski: Devletlerin iklim politikalarını etkisiz kılan özel sektör faaliyetleri (örneğin yüksek karbonlu projelere yatırım) artık devletin özen yükümlülüğünü ihlal etmesi bağlamında değerlendirilebilir.
  • Tedarik Zinciri ve İnsan Hakları Kapsamı: İklim kaynaklı zararlarda “çevresel özen yükümlülüğü”, çevresel özen kavramını genişletebilir. Bu durum CS3D gibi AB mevzuatlarının yorumlanmasında kullanılabilir.
  • İklim Davalarına Müdahil Olma Riski: Çok uluslu şirketler, iklim zararı davalarında müşterek sorumlu olarak hedef alınabilir.

Devlet Dışı Aktörler (STK’lar, Mahkemeler, Yerel Yönetimler)

  • Dava Açma Yetkisi Genişleyebilir: ICJ görüşü, STK’lar ve mağdur grupların ulusal veya bölgesel mahkemelerde stratejik davalar açmalarına normatif dayanak oluşturabilir.
  • Yerel Politika Baskısı Artabilir: Belediyeler ve yerel idareler üzerindeki iklim eylem planı yapma zorunluluğu, devletin dolaylı yükümlülüğü kapsamında genişleyebilir.
  1. Özel Sektör Risk Değerlendirmesi

ICJ’nin danışma görüşü, devletlerin iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum yükümlülüklerini yalnızca kendi eylemleriyle değil, yetki alanlarındaki özel ve tüzel kişilerin faaliyetleri üzerinden de düzenleyici, denetleyici ve önleyici yollarla yerine getirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, özel sektöre doğrudan bağlayıcı bir yükümlülük getirmese de devletlerin iklim yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği değerlendirilirken şirket faaliyetlerinin etkili bir unsur haline gelmesine neden olmaktadır.

📌 Risk Alanları

  1. a) Dolaylı Sorumluluk Riski
  • Şirketler, devletlerin iklim eylemi yükümlülüklerini etkisiz kılan projelere taraf olduklarında (örneğin yüksek emisyonlu enerji yatırımları), devletin özen yükümlülüğü ihlali bağlamında dolaylı sorumluluğa konu edilebilir.
  • Kamu-özel ortaklıkları (PPP), karbon yoğun yatırımlar, devlet destekli projeler bu kapsamda öncelikli risk alanlarıdır.
  1. b) Tedarik Zinciri ve Yatırım Kararları
  • Şirketlerin küresel tedarik zincirleri içinde yüksek karbonlu veya iklim etkisi yüksek girdiler kullanması, çevresel özen yükümlülüğü (environmental due diligence) kapsamında yorumlanabilir.
  • Bu durum, AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CS3D) gibi düzenlemelerde yükümlülük derinliğinin genişlemesine neden olabilir.
  1. c) Stratejik Davalarda Müdahillik Riski
  • Çok uluslu şirketler, iklim değişikliğinden etkilenen gruplar tarafından açılan davalarda müşterek sorumluluk veya “yardım ve yataklık” gerekçesiyle hedef alınabilir.
  • Bu tür davalar, ulusal mahkemeler, insan hakları yargı organları veya yatırım tahkim forumları nezdinde gündeme gelebilir.
  1. d) İklimle İlgili Mali Sorumluluklar
  • Şirketlerin karbon zararlarına ilişkin sorumlulukları kapsamında, iklimle bağlantılı zararların sigorta, tazminat veya telafi sistemlerine yansıtılması riski oluşabilir.
  • “Kirleten öder (polluter pays)” ilkesi, danışma görüşünde doğrudan bağlayıcı olarak sunulmasa da, özel sektör için normatif bir baskı mekanizması yaratmaktadır.
  1. Hukuki Savunma Argümanları (Gelişmiş Ülkeler veya Yüksek Emisyonlu Aktörler İçin)

ICJ danışma görüşüne dayanarak gelişmiş ülkeler veya karbon yoğun geçmişe sahip kamu/özel aktörlerin muhtemel tazminat, sorumluluk veya ihmal davalarına karşı geliştirebileceği temel savunma hatları aşağıda özetlenmiştir:

🛡️ Temel Savunma Stratejileri

  1. a) Bağlayıcılık Yokluğu
  • ICJ görüşü, hukuken bağlayıcı bir karar değildir; yalnızca yorumlayıcı niteliktedir. Bu nedenle, doğrudan sorumluluk doğurmaz.
  • Görüş, somut olay yerine genel normatif çerçeve sunmakta; dolayısıyla otomatik bir ihlal veya tazminat sonucu doğurmaz.
  1. b) Somutlaştırma Eksikliği
  • Divan, iklim yükümlülüklerinin değerlendirilmesinde “olay bazlı analiz” yapılması gerektiğini açıkça belirtmiştir. Genel ve soyut yükümlülükler tek başına ihlal anlamına gelmez.
  1. c) Eylemsizlikten Sorumluluk Tezi Sınırlıdır
  • Görüşteki “eylemsizlik” üzerinden sorumluluk iddiası, ancak düzenleme ve önleme kapasitesinin açıkça kullanılmaması durumlarında gündeme gelebilir. Bu bağlamda “makul çaba gösterildiği” savunulabilir.
  1. d) Tarihsellik ve Adalet Dengesi
  • Gelişmiş ülkeler, tarihsel sorumluluklarını kabul etmekle birlikte, mevcut politikaların uluslararası yükümlülüklere uyumlu şekilde yürütüldüğünü gösterebilir.
  • İklim finansmanı katkıları, Paris Anlaşması hedeflerine uyum, ulusal mevzuat reformları bu kapsamda delil teşkil eder.
  1. e) Oransallık İlkesi
  • Uluslararası hukukta sorumluluk yüklenmesi için zararın belirli, ölçülebilir ve doğrudan ilişkilendirilebilir olması gerekir. Bu çerçevede, orantısız taleplere karşı “ölçülülük” ilkesi ileri sürülebilir.
  1. Uluslararası Müzakere Pozisyonu Geliştirme Notları

ICJ görüşü, iklim müzakerelerinde özellikle gelişmiş ülkelerin pozisyonlarını yeniden kalibre etmelerini gerektirecek bazı yapısal sonuçlar doğurabilir. Bu çerçevede, aşağıdaki politika ve diplomasi alanlarında pozisyon güçlendirme önerileri sunulmaktadır:

🌐 Müzakere Başlıkları ve Tavsiyeler

  1. a) Yükümlülüklerin Kategorik Tanımlanması
  • “Ortak ancak farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi, danışma görüşü ile birlikte “farklılaştırılmış ama hiyerarşik” sorumluluklara evrilmektedir.
  • Gelişmiş ülkeler, sorumluluklarını kabul etmekle birlikte, eşgüdüm, teknik kapasite ve çok taraflılık vurgusu ile yük dağılımı adaletine odaklanmalıdır.
  1. b) Finansman Taahhütlerinin Şeffaflaştırılması
  • Özellikle Loss & Damage mekanizmaları çerçevesinde, gelişmiş ülkelerin geçmiş katkılarını belgeleyerek önleyici diplomatik savunma geliştirmesi önerilir.
  1. c) Kapasiteye Dayalı Taahhüt Modelleri
  • Taahhütlerin mutlak değil, ekonomik kapasite ve karbon yoğunluğu ile orantılı olduğu pozisyonu yeniden vurgulanmalıdır.
  1. d) İnsan Hakları Temelli Yaklaşımın Sınırlandırılması
  • İklim değişikliğini doğrudan insan hakları ihlali olarak tanımlayan yaklaşımlara karşı, çevre hakkı ile kalkınma hakkı arasında denge kuran söylemler geliştirilmelidir.

https://www.linkedin.com/posts/co2notr_ua-adalet-divan%C4%B1-activity-7269336697769771011-m2nA/?utm_source=share&utm_medium=member_ios