1. GİRİŞ
İklim değişikliği ve çevresel bozulmanın insanlık için büyük bir tehdit olduğunu fark eden ve hedefini bu yöndeki zorlukların üstesinden gelmeye çeviren Avrupa Birliği (“AB”); modern, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomik büyüme planına ihtiyacı olduğunu fark etmiştir. AB’nin 2019 yılında kamuoyuna tanıttığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (“AYM”) ile benimsediği ekonomik büyüme planındaki nihai hedefi bir yandan ekonomik olarak gelişirken bir yandan da Avrupa kıtasını ilk karbon-nötr kıta haline getirmektir.
Karbon-nötr kıta, atmosfere salınan karbonun toprak, ormanlar ve okyanuslar gibi karbon yutaklarında emilenden daha fazla karbonun salgılanmadığı bir kıtayı ifade etmektedir. AB karbon-nötr kıta olma hedefini 2050 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Karbon-nötr kıta haline gelerek AB vatandaşlarının hayat kalitesini iyileştirmeyi amaçladıklarını ifade eden Avrupa Komisyonu (“Komisyon”) Başkanı Ursula von der Leyen, AYM’nin önemini Avrupa’nın Ay’a insan gönderme anı şeklinde ifade etmektedir.
2. AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
AB, AYM ile AB bünyesindeki ülkelerin ekonomisini yüksek karbonlu bir ekonomiden düşük karbonlu bir ekonomiye dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bunun için AB’nin AYM ile oluşturduğu temel hedefler:
- 2050 yılında net sera gazı emisyonunun sıfırlanması (2030 yılına kadar %50 oranında azaltım),
- Ekonomik büyümenin kaynak kullanımından bağımsızlaştırılması,
- Hiçbir ülke ve insanın söz konusu yeşil değişim yaşanırken geride bırakılmaması,
şeklinde tanımlanmıştır. Kısacası, AYM’nin amacı AB ekonomisini sürdürülebilir hale getirmektir. Bunun için de çevresel zorlukları fırsatlara çevirerek ve herkes açısından kapsayıcı ve adil olacak şekilde bir geçişi hedefler. AYM, hedeflerin daha da yükseltilmesine yönelik taleplerle birlikte 15 Ocak 2020 tarihinde onaylanmıştır.
2050 yılına kadar karbon-nötr olabilmek adına AB; çevre dostu teknolojilere yatırım, temiz ve sağlıklı bireysel ve toplu taşıma, enerji sektörünü karbonsuzlaştırma, binaların enerji tasarruflu olmasını sağlama, sıfır-kirlilik, uluslararası partnerle birlikte küresel çevre standartlarını iyileştirme, gıda üretiminde sürdürülebilirlik gibi alanlara yönelmiştir. Gıda üretiminde sürdürülebilirlik için kimyasal böcek ilaçları ve hayvancılıkta kullanılan antibiyotik miktarlarının sınırlandırılması, temiz ulaşım için elektrikli taşıtların teşviki, şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması ve alternatif yakıtlara geçiş gibi hedef kategoriler belirlenmiştir. Belirlenen ilgili konulardaki Ar-Ge çalışmaları için, AYM kapsamında oluşturulacak 100 milyarlık fonun %35’i Horizon Europe başlığı altında iklim-dostu teknolojilerin geliştirilmesine sağlanacaktır.
AYM’nin önemli nihai hedeflerinden biri de geri dönüşüm ve paylaşım prensibinin ön planda tutulduğu döngüsel ekonomiye geçmektir. Çelik, çimento ve tekstil gibi karbon emisyonu yoğun endüstriler de bu nedenle dikkatlerini yeni döngüsel ekonomi planı kapsamında yoğunlaştıracaktır. Nitekim, 2030 yılı için planlanan önemli hedeflerden biri hidrojen kullanarak “temiz çelik üretimine” hazırlanmaktır. Üye devletler, her 10 yılda bir Komisyon’a, emisyon azaltım hedeflerine ulaşmak için ne gibi stratejiler izleyeceklerini sunacaklardır.
Komisyon, AYM her ne kadar Avrupa temelli olsa da iklim değişikliğiyle baş edilebilmesi için küresel boyutta bir değişim gerektiğini vurgulamaktadır. Bu nedenle, AYM ile “karbon kaçakları”nın önlenmesi de hedeflenmektedir. Karbon kaçağı, emisyonlara bir üst sınır veya vergi konan ülkelerdeki ekonomik faaliyetlerin böyle bir sınırlamaya sahip olmayan ülkelere yönelmesi ve dolayısıyla emisyonların azaltılmaması sadece yer değiştirmesidir. AYM, karbon kaçaklarını önlemek adına kendi emisyonlarını AB ile aynı hız ve oranda sınırlayamayan ülkelere Sınırda Karbon Düzenlemesi (“SKD”) uygulayacaktır.
Bu düzenlemeye ek olarak AB, Adil Geçiş Mekanizması adı altında yeşil ekonomiye geçişten en çok etkilenecek ülkelere finansal ve teknik yardım yapacak ve 2021-2027 yılları arasında en çok etkilenen bölgelere en az 100 milyar Euro’luk destek sağlayacaktır. Söz konusu 100 milyar Euro’luk fonun üç ayağı bulunmaktadır. Bunlar AB’nin bölgesel politika bütçesindeki kaynakları harekete geçireceği adil bir geçiş fonu; bütçesi Avrupa Yatırım Bankası’ndan (EBRD) gelen InvestEU programı ve AB Bankası’nın kendi sermayesinden gelen Avrupa Yatırım Bankası fonudur.
3. AYM’NİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ
AB, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olması sebebiyle söz konusu düzenleme Türkiye’den AB’ye yüksek miktarlarda ihracat yapan ve özellikle karbon emisyonu oranları yüksek olan çimento, demir-çelik, otomotiv ve tekstil gibi sektörlerde yer alan işletmeleri yakından ilgilendirmektedir. Zira, AB’de yerleşik bir işletmenin, AB dışındaki bir ülkeden ithalat yapması durumunda, ithalatı yapılan ürünün AB sınırlarına girişi esnasında, sınırda karbon düzenlemesi kapsamında bir karbon vergisine tabi tutulması gündeme gelecektir. Dolayısıyla, sınırda karbon vergisinin mükellefi AB içindeki ithalat yapan işletme olsa da, AB içindeki aktörler ödemekle yükümlü oldukları vergiyi, AB dışındaki ihracatçıdan tahsil etmeye çalışacaklar veya doğrudan karbon vergisi ödenmiş ürünlerin ithalatını yapmayı tercih edeceklerdir.
Türkiye’nin kendi kuracağı ETS’nin AB Emisyon Ticareti Sistemi (“AB ETS”) ile uyumlu hale gelmemesi halinde ise Türk bir şirketin Türkiye içinde yer alan bir yeşil projeye yatırım yapıp karbon kredisine sahip olma isteği, ilgili proje AB ETS gibi zorunlu karbon piyasasına dahil olup işlem görmediğinden mümkün olamayacaktır. AB’nin zorunlu piyasası bu açıdan Türkiye içinde yapılacak yeşil proje yatırımlarıyla sınırda karbon vergisinden kurtulmayı engellemektedir.
AYM ve SKD’nin AB pazarındaki Türkiye ihracatçısına yılda 2 milyar Euro’luk bir finansal yük getireceği tahmin edilmekte. Ancak bu finansal yükün artan karbon fiyatları göz önünde bulundurulduğunda çok daha fazla artması bekleniyor. Zira 2020 Haziran’da 25 Euro civarında olan ton karbon fiyatı, 2021 Haziran’da 50 Euro seviyelerinde işlem görüyor. Bu alandaki otoriteler tarafından karbon fiyatının yakın bir zamanda 200 Euro seviyelerine çıkması bekleniyor.
Bir diğer önemli husus ise AYM’nin, Paris Anlaşması’nın uygulanmasını gerektiren hükümler içermesidir. Dolayısıyla AYM ve Paris Anlaşması’nı ayrı düşünmek pek mümkün değildir. Bu konuda ülkemiz açısından kritik nokta ise Türkiye’nin, Paris Anlaşması’nı 2016 yılında imzalamış olmasına rağmen, uluslararası anlaşma statüsündeki bu anlaşmanın T.C. Anayasası’nın 90. maddesi uyarınca TBMM’den onay kanununun hala geçirilmemiş olmasıdır. Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalamasına rağmen onaylamayan tek G20 ülkesi konumundadır. Bu gecikmenin sebepleri arasında ülkemizin Paris Anlaşması tahtında gelişmiş ülke statüsünde sayılması, dolayısıyla bu ülkelere yüklenen sorumluluklara tabi olması ve finansal yardım alamayacak olması gibi sebepler bulunuyor. AB tarafından regüle edilen AB ETS’de elde edilecek gelir kaynaklarının nereye ve hangi amaçla harcanacağı gibi başkaca soru işaretleri bulunsa da burada elde edilen gelirin prensip olarak bir fonda toplanarak yeşil yatırımları destekleyecek yeşil finansman kaynaklarına ayrılması planlanıyor.
4. SONUÇ
AB sürdürülebilir bir ekonomi yaratma hedefi konusundaki ciddiyetini AYM ile ortaya koymuştur. AYM ile 2050 yılına kadar karbon-nötr kıta olma hedefine ulaşmayı amaçlayan AB, bu konuda doğa dostu teknolojilerin geliştirilmesi gibi çalışılacak çeşitli hedef kategorileri belirlemiş ve bu alanların gelişmesinin desteklenmesi için fonlar ayırmıştır. AB’nin, ülkemizin en önemli ihracat partnerlerinden olması sebebiyle AYM yakın gelecekte Türkiye’deki işletmeleri de yakından etkileyecektir.