Avrupa Komisyonu, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifini (Corporate Sustainability Reporting Directive- “CSRD”) son tarih olan 6 Temmuz 2024 tarihine kadar ulusal yasalarına aktarmadıkları gerekçesiyle aralarında Almanya, Belçika ve İspanya’nın da bulunduğu 17 Avrupa Birliği (“AB”) Üye Devleti hakkında ihlal prosedürü başlatmıştır.

Bilindiği üzere, bir önceki Finansal Olmayan Raporlama Direktifi’nin (Non-Financial Reporting Directive – “NFRD”) genişletilmiş hali olan CSRD, 50.000’den fazla şirketin çevresel, sosyal ve yönetişim etkilerini kapsayan ayrıntılı sürdürülebilirlik raporları sunmasını gerektirmektedir.

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarına (European Sustainability Reporting Standards- “ESRS”) dayalı bir dizi yeni raporlama gerekliliği getiren CSRD büyük şirketler için 2024 yılının başında yürürlüğe girmiş olup ilk raporlar 2025 yılında sunulacaktır.

CSRD, AB Üye Devletleri tarafından ulusal hukuka aktarılmak zorundadır. Bu bağlamda, AB üye ülkelerine, direktifin ulusal mevzuatlarına entegre edilmesi için 6 Temmuz 2024 tarihine kadar süre tanınmıştır. Ancak verilen süreye rağmen, Almanya, Belçika ve İspanya’nın da aralarında bulunduğu 17 üye ülke, direktifi zamanında ulusal hukuklarına entegre edememiştir.

Bu durum, Avrupa Komisyonu’nun ilgili ülkeler aleyhine ihlal prosedürü başlatmasına neden olmuştur.

AB’nin yasal düzenlemelerine göre, bir direktifin öngörülen süre zarfında ulusal mevzuata aktarılmaması, Avrupa Komisyonu’nun yetkisi dâhilinde ihlal prosedürlerinin başlatılmasına yol açmaktadır.

Avrupa Birliği Antlaşması’nın 258. maddesi kapsamında, Üye Devletler’in AB müktesebatına uygun hareket etmemesi durumunda Avrupa Komisyonu, bu devletlere karşı yasal süreç başlatma hakkına sahiptir. Bu süreç, öncelikle ilgili devletin durumunu düzeltmesi için bir uyarı mektubu gönderilmesini içermektedir.

Uyarı süresi zarfında bir çözüm bulunamaması durumunda konu AB Adalet Divanı’na taşınabilir ve ilgili ülke aleyhine cezai yaptırımlar uygulanabilecektir.

CSRD’nin ulusal hukuka zamanında aktarılmaması, ilgili ülkelerin AB içindeki sürdürülebilirlik raporlaması sistemine katılımında gecikmelere neden olabilmektedir.

Bu tür bir gecikme, yalnızca AB’nin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma çabalarını olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda bu ülkelerde faaliyet gösteren şirketlerin raporlama yükümlülüklerini yerine getirmelerinde aksaklıklar yaşanmasına da yol açabilir.

Ayrıca, sürdürülebilirlik raporlamasının şeffaflığı ve karşılaştırılabilirliği konusunda AB çapında bir eşitsizlik yaratma riski taşımaktadır.

Şirketler ve Üye Devletler İçin Gerekli Adımlar

Şirketler için CSRD, sürdürülebilirlik uygulamalarında şeffaflık talep eden önemli yeni raporlama yükümlülükleri getirmekte olup sadece doğrudan çevresel etkilerin değil, aynı zamanda değer zinciri emisyonları gibi dolaylı faktörlerin de ayrıntılı bir şekilde açıklanmasını gerektirmekte ve bu yönüyle küresel olarak en kapsamlı sürdürülebilirlik raporlama rejimlerinden biri haline gelmektedir.

Bu gerekliliklere uymayan şirketler, özellikle ulusal düzenleyicilerin kuralları titizlikle uyguladığı yargı bölgelerinde itibar kaybı ve olası cezalar riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Üye devletler için CSRD’nin iç hukuka aktarılmaması, AB’nin daha geniş sürdürülebilirlik gündemini sekteye uğratma riski taşımaktadır. Ulusal yasalar arasında uyum sağlanması, işletmeler için eşit bir oyun alanı yaratılması ve yatırımcıların şirketlerin sürdürülebilirlik performansına ilişkin karşılaştırılabilir değerlendirmeler yapabilmelerinin sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. Bu sebeple üye devletlerin iç hukuka aktarımının gecikmesi AB’nin iklim hedeflerine ulaşmasını engellemekte ve tek pazarda bölünme yaratma riski taşımaktadır.

Sonuç olarak Avrupa Komisyonu’nun CSRD’yi uygulamadıkları gerekçesiyle 17 üye ülkeye karşı başlattığı ihlal prosedürleri, AB genelinde standartlaştırılmış sürdürülebilirlik raporlamasının önemini vurgulamaktadır. CSRD, binlerce şirkete raporlama yükümlülüklerini genişleten ve yatırımcıların şirketlerin çevresel ve sosyal performansını değerlendirmeleri için kritik bir araç sağlayan AB’nin sürdürülebilirlik çerçevesinin önemli bir ayağıdır.

Avrupa Komisyonu’nun uyumu sağlamak üzere adımlar atmasıyla birlikte, üye devletlerin yaptırımlardan kaçınmak ve AB’nin daha geniş iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunmak için hızlı hareket etmesi gerekecektir.