İklim ve Enerji Finansmanı Enstitüsü tarafından yayımlanan rapora göre, karbon fiyatlandırmasının küresel düzeyde etkin ve sürdürülebilir bir iklim politikası için gerekli olduğu vurgulanmakta; karbon vergileri ile emisyon ticaret sistemlerinden elde edilen kamu gelirlerinin yeşil yatırımlara yönlendirilmesi önerilmektedir. Raporda ayrıca, Çin, Japonya, Güney Kore ve Avustralya’daki gelişen karbon piyasalarının Asya’da adil ve bölgesel bir CBAM mekanizması kurulması açısından uygun bir temel oluşturduğu ifade edilmektedir.

İklim değişikliği, uluslararası hukuk düzleminde devletlerin ortak fakat farklılaştırılmış sorumlulukları çerçevesinde hareket etmesini gerektiren küresel bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, karbon emisyonlarının etkin şekilde fiyatlandırılması yalnızca çevresel bir gereklilik değil, aynı zamanda piyasa mekanizmalarının işleyişini destekleyen hukuki bir araç olarak değerlendirilmektedir. İklim ve Enerji Finansmanı Enstitüsü (Climate Energy Finance – “CEF”) tarafından yayımlanan güncel rapor, Asya’da bölgesel bir Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism- “CBAM”) kurulmasına yönelik gerekçeleri ve hukuki altyapıyı detaylı şekilde ortaya koymaktadır.

Piyasa Etkinliği ve Karbon Fiyatlandırmasının Gerekliliği

Raporda da belirtildiği üzere, karbon emisyonları hala büyük ölçüde fiyatlandırılmamakta, yani üretim ve tüketim süreçlerinde atmosfere salınan karbonun gerçek sosyal maliyeti ekonomik karar mekanizmalarına yansıtılmamaktadır.

Bu durum, iklim krizini derinleştiren ve küresel ölçekte çevresel bozulmaya yol açan yapısal bir piyasa yetersizliğine işaret etmektedir.

Söz konusu yetersizliğin giderilmesi, kamu hukukunun piyasa düzenleyici fonksiyonu çerçevesinde devlet müdahalesini gerekli kılmaktadır.

Bu kapsamda, karbon salımı gibi faaliyetlerin ekonomik sistem içerisinde etkin biçimde yönetilebilmesi için bağlayıcı fiyatlandırma mekanizmalarının devreye alınması gerekmektedir.

Bu mekanizmalar, kirleten öder (polluter pays) prensibi temelinde yapılandırılmakta olup, çevresel zararların maliyetinin ilgili faaliyeti gerçekleştiren kişi veya kuruluş tarafından üstlenilmesini öngörmektedir.

Karbon fiyatlandırma sistemlerinin iki ana aracı olan karbon vergileri ve emisyon ticaret sistemleri (ETS), yalnızca çevresel zararı azaltmakla kalmamakta, aynı zamanda kamu maliyesi açısından stratejik bir fonksiyon da üstlenmektedir. Özellikle açık artırma yöntemiyle tahsis edilen ETS kotalarından elde edilen kamu gelirleri, düşük emisyon teknolojilerine yapılacak ilk sermaye yatırımlarının desteklenmesi, iklim adaptasyon projeleri ve enerji dönüşümü altyapısının finansmanı gibi alanlara yönlendirilerek çevresel adaletin tesisi sürecine katkı sunmaktadır.

Söz konusu araçların etkili biçimde uygulanabilmesi için ulusal ve bölgesel düzeyde hukuki altyapının güçlendirilmesi, piyasa gözetim mekanizmalarının oluşturulması ve elde edilen gelirlerin iklim politikalarına entegre biçimde yeniden dağıtımı hayati önem taşımaktadır.

Özellikle karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren aktörlerin bu sistemlere entegrasyonu ve yükümlülüklere hazırlıklı olması, hem rekabet hukuku hem de çevre hukuku bakımından stratejik öneme sahiptir.

Asya İçin CBAM Gerekliliği ve Mevcut Karbon Piyasası Gelişmeleri

Asya-Pasifik bölgesinde, özellikle çelik, alüminyum ve çimento gibi karbon yoğun sektörlerde üretim yapan aktörlerin karbon maliyeti düşük olan veya bulunmayan ülkelerden rekabet avantajı elde ederek ticaret sisteminde yer alması, karbon kaçağı riskini artırmakta ve küresel iklim hedeflerini zayıflatmaktadır. CEF, bu bağlamda Avustralya, Çin, Güney Kore, Japonya ve Singapur gibi ülkelerin iş birliğiyle kurulacak bölgesel bir CBAM rejiminin, rekabet eşitliğini sağlayacağını ifade etmektedir.

Raporda, Çin’in 2025 yılında Emisyon Ticaret Sistemi’ni çelik, çimento ve alüminyum sektörlerini kapsayacak şekilde genişletmesiyle, toplam emisyonlarının yaklaşık %65’inin fiyatlandırma kapsamına girmesi, önemli bir dönüşüm olarak değerlendirilmiştir. Benzer biçimde, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler de karbon vergisi ve ETS gibi sistemleri uygulamaya alarak karbon fiyatlandırma altyapılarını güçlendirmektedir.

Tüm bu gelişmeler, Paris Anlaşması’nda öngörülen ulusal katkı beyanlarının hayata geçirilmesi açısından önemli olup, Asya’da karbonun fiyatlandırılması konusunda ortak hareket etme yönünde güçlü bir kurumsal ve hukuki temel oluşturmaktadır. Ayrıca, bölgesel CBAM çerçevesinin oluşturulması, iklim finansmanı, düşük karbonlu üretim yatırımları ve sürdürülebilir ticaret stratejilerinin geliştirilmesi bakımından kritik bir yapıtaşı niteliğindedir.

Yeşil Dönüşümde Kamusal Teşvik ve Geçiş Dönemi Araçları

Hazırlanan raporda altı çizilen temel bulgulardan biri, karbon fiyatlandırma sistemlerinin özellikle ağır sanayi sektörlerinde istenen düzeyde yatırım dönüşümünü tek başına sağlayamamasıdır. Bu sektörlerde teknolojik dönüşümün önündeki temel engellerden biri, düşük emisyonlu üretim modellerinin halen daha yüksek maliyetli olması ve bu maliyet farkının piyasa koşullarında yatırım yapılabilirliği sınırlandırmasıdır.

Bu bağlamda, rapor geçiş sürecinde devlet destekli ve hukuki dayanağı güçlü teşvik mekanizmalarının devreye alınmasını önermektedir. Söz konusu teşvikler yalnızca iklim hedeflerine katkı sunmakla kalmayıp, aynı zamanda sanayi politikaları, teknoloji yatırımları ve istihdam stratejileriyle de uyumlu bir bütünlük arz etmektedir.

Temel amaç, piyasa mekanizmaları özellikle karbon fiyatlandırması yoluyla uzun vadede düşük karbonlu teknolojilerin rekabetçi hale gelmesini sağlamak ve kamu desteğini zamanla geri çekilebilir bir geçiş köprüsü haline getirmektir.

Bu bakımdan karbon fiyatlandırması ve bölgesel CBAM mekanizması, sadece çevresel hedefleri değil, aynı zamanda ekonomik eşitlik, sanayi rekabetçiliği ve kamu düzeni ilkelerini de ilgilendiren çok boyutlu bir konudur.

Asya ülkelerinin bu alanda eşgüdümlü hareket etmesi, uluslararası çevre hukukuna ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede, karbon kaçağını önleyen, sanayi dönüşümünü hızlandıran ve kamu gelirlerini yeşil yatırımlara kanalize eden bir düzenleme rejimi hem hukuki hem ekonomik olarak sürdürülebilir olacaktır.