Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in, Avrupa Komisyonu Başkanı ile 10 Mayıs 2025’te düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı açıklamalar, Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik politikaları açısından önemli tartışmalara yol açmıştır. Bu kapsamda Merz, Almanya’nın Ulusal Tedarik Zinciri Yasası olan LkSG’yi yürülükten kaldıracaklarını belirterek, Avrupa düzeyindeki Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’nin (CS3D) de tamamen iptal edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (Corporate Sustainability Due Diligence Directive – “CS3D”), şirketlerin insan hakları ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini tedarik zinciri genelinde tespit etme, önleme, hafifletme ve gidermeye yönelik yükümlülüklerini düzenleyen önemli bir yasal çerçeve sunmaktadır.

Bilindiği üzere CS3D, şirketlerin yalnızca doğrudan faaliyet alanlarında değil, aynı zamanda tedarik zincirlerinin yukarı ve aşağı yönlü faaliyetlerinde de insan hakları ve çevresel etkiler bakımından sorumluluk üstlenmesini amaçlamaktadır. Bu kapsamda CS3D, zorla çalıştırma, çocuk işçiliği, ormansızlaşma, ekosistem tahribatı ve karbon salımları gibi risklerin önlenmesine yönelik bir kurumsal sorumluluk rejimi kurmaktadır.

CS3D, Mayıs 2024’te kabul edilmiş olmakla birlikte, Avrupa Komisyonu’nun Şubat 2024’te sunduğu ve bürokratik yüklerin azaltılmasını amaçlayan “Omnibus Paketi” uyarınca kapsamı önemli ölçüde daraltılmış ve yükümlülük altına girecek şirket sayısı azaltılmıştır. Ayrıca, Omnibus Paketi kapsamında sunulan ve “Stop-the-Clock Direktifi” olarak anılan düzenlemenin Nisan ayında yapılan nihai oylamada kabul edilmesiyle, CS3D’nin tam olarak yürürlüğe giriş tarihi 2028 yılına ertelenmiştir..

Ancak, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in 10 Mayıs 2025 tarihinde Brüksel’de Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı açıklamalar, AB sürdürülebilirlik politikalarının geleceği açısından ciddi tartışmalar yaratmıştır. Merz, hem Almanya’nın ulusal tedarik zinciri yasasını (Lieferkettensorgfaltspflichtengesetz – “LkSG”) yürürlükten kaldıracaklarını hem de Avrupa düzeyindeki CS3D’nin tamamen iptal edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Almanya’da Yeni Hükümetin Tedarik Zinciri Yasasına İlişkin Kararı

2021 yılında kabul edilen LkSG, 2023 itibarıyla 3.000’den fazla çalışanı olan şirketler için bağlayıcı hale gelmiş, 2024 yılından itibaren ise bu eşik 1.000 çalışana indirilmiştir. Yasa kapsamında şirketler, kendi faaliyet alanlarında ve doğrudan tedarikçilerinde insan hakları ve çevreye ilişkin risk analizleri yapmak, bu riskleri önleyici ve azaltıcı önlemler almak, şikayet mekanizmaları kurmak ve gerekli durumlarda telafi sağlayıcı süreçler uygulamakla yükümlüydü. Bu kapsamda yasa Alman şirketleri nezdinde yüksek idari yükler ve rekabet dezavantajı yarattığı gerekçesiyle uzun zamandır eleştiri altındaydı.

Nisan ayında Almanya’da muhafazakar partiler ile merkez sol parti arasında varılan koalisyon anlaşması kapsamında ulusal tedarik zinciri durum tespiti mevzuatı olan LkSG’nin yürürlükten kaldırılması ve yerine CS3D’nin uygulanması öngörülmüştür.

Bu bağlamda, Brüksel’de yaptığı açıklamada Merz, Almanya’daki ulusal düzenlemenin yürürlükten kaldırılacağını belirtmiş ve Avrupa Birliği’ne de benzer yönde bir adım atarak CS3D’nin tamamen iptal edilmesi çağrısında bulunmuştur.

Merz’in, sürdürülebilirlik düzenlemelerinin ertelenmesini “ilk adım” olarak memnuniyetle karşıladığı ve bunu “bazı direktiflerin tamamen yürürlükten kaldırılmasının bir sonraki mantıklı adım” olduğu yönündeki açıklamaları, Avrupa Birliği hukukunun temel prensipleri açısından tartışmalı bir nitelik taşımaktadır.

Zira üye devletlerin, kabul edilmiş bir AB direktifine karşı doğrudan iptal çağrısında bulunması, AB hukuk düzeninde yerleşik olan normlar hiyerarşisi ve müktesebatın birliği ilkeleriyle çelişmektedir. Bu çerçevede, bir üye devletin yürürlükteki bir direktife karşı siyasi veya hukuki düzlemde doğrudan iptal çağrısında bulunması, hukukun öngörülebilirliği ve birliğini zedeleyici niteliktedir.

Sonuç olarak Almanya Şansölyesi Merz’in CS3D’ye yönelik “iptal” çağrısı, Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik odaklı yeni nesil düzenlemelerinin uygulanabilirliği ve siyasi meşruiyeti açısından kritik bir dönüm noktasıdır. Bu sebeple Avrupa Birliği’nin çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerinden ödün vermeden, ancak orantılılık ve uygulama kolaylığı ilkeleri çerçevesinde hareket etmesi, hukuki istikrar ve toplumsal meşruiyet açısından önem arz etmektedir.