Avrupa Birliği Taksonomisi
Avrupa Birliği (“AB”), Avrupa Yeşil Mutabakatı (“AYM”) kapsamında sürdürülebilir teknoloji ve yatırımların desteklenmesi ve ticari aktörlerin iş süreçlerinde yeşil ve sürdürülebilir iş modellerine geçiş yapmasının önemini vurgulamıştır. Ancak bu durum beraberinde hangi yatırımların ve modellerin “yeşil” ve “sürdürülebilir” olarak nitelendirileceği sorusunu getirmiştir. Zira, yeşil ve sürdürülebilir olmak oldukça geniş kavramlar olup, bunlara ilişkin genel bir çerçeve çizilmesi ve belirli kriterlerin ortaya konulması gerekmiştir. Bu bağlamda, Taksonomi Regülasyonu, AB tarafından 22 Haziran 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış ve 12 Temmuz 2020 tarihinde resmi olarak yürürlüğe girmiştir. AB Taksonomisi, şirketlere ve yatırımcılara sermayelerini sürdürülebilir bir biçimde nasıl yönetebileceklerini bildirmek adına 6 farklı objektiften oluşan bir performans kriteri listesi sunmaktadır.
AB Taksonomisi Kapsamında Belirtilen 6 Objektif Kriter
AB Taksonomisi, AB’nin 2030 iklim hedeflerini ve AYM’nin uygulanabilirliğini desteklemekte ve 2050 yılı iklim-nötr hedefine ulaşmakta önemli bir araç olarak konumlandırılmaktadır. Taksonomi esasen, ekonomik faaliyetlerin 6 objektif kriter doğrultusunda değerlendirildiği bir liste ve sınıflandırma yöntemidir. Bu kriterler; “İklim değişikliğini azaltma, iklim değişikliğine uyum sağlama, su ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir biçimde kullanılması ve korunması, döngüsel ekonomiye geçişin sağlanması, kirliliğin kontrol altında tutulması ve önlenmesi ve biyoçeşitlilik ve ekosistemlerin korunması ve restorasyonunun sağlanması”dır. Bu kriterler zorunlu bir yeşil faaliyetler listesi ortaya koymuyor olsa da, yatırımcılara, şirketlere ve politika yapıcılara neyin yeşil olarak kabul edilebileceğine dair net tanımlar sağlamayı hedeflemektedir. AB Taksonomisi, bu 6 kriterden “iklim değişikliğini azaltma ve iklim değişikliğine uyum” kriterleri 1 Ocak 2022 tarihinde, diğer 4 kriter ise 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.
AB Taksonomisi, Uygulamaya Ne Gibi Değişiklikler Getirecek?
Belirtildiği üzere, AB Taksonomisi, yatırımcıları şirketleri ve politika yapıcıları, sermayelerini yeşil ve sürdürülebilir iş modellerini destekleme ve geliştirme doğrultusunda yönetmeye sevk etmektedir. Bu bağlamda, AB Taksonomisi’nin uygulamada getireceği ilk yeniliğin şirketler arasındaki yeşil rekabetin büyümesi şeklinde gerçekleşeceği söylenebilir. Yatırımcıların ve fon yöneticilerinin finansman sağlama noktasında “yeşil projelere” yönelmesi, bu sektörde yeni gelişmelerin yaşanacak olmasını da beraberinde getirecektir. Zira, AB içerisindeki kurumsal yatırımcılar ve varlık yöneticileri, sürdürülebilir fonlarının AB Taksonomisi ile uyumlu şekilde yönetildiğini ispatlamakla yükümlü olacaktır. Bu yükümlülük esasen, şeffaflığın sağlanması adına Taksonomi ile uyumlu faaliyetlerinin oranının ifşa edilmesidir. Dolayısıyla yatırımcılar ve varlık yöneticileri tarafından, finanse edecekleri şirketlerden AB Taksonomisine uyum noktasında belirli ölçümleme ve raporlama talep edilmesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda şirketlerin AB Taksonomisi kapsamındaki 6 objektif kritere olan uyumlarını değerlendirmesi gerekmektedir. Şuan için aranan asgari uyum, 6 kriterden en az bir tanesine “önemli ölçüde” katkı sağlanması ve diğer 5 çevresel faktörden herhangi birine “önemli ölçüde” zarar vermemesidir. Şirketler tarafından AB Taksonomisine uyum değerlendirmesi akabinde, uyum sağlama konusunda eksik kalınan alanlara müdahale edilmesi adına eylem planları ve stratejiler geliştirilebilecektir. AB, her ne kadar dünyada ilk “yeşil sertifikasyon listesine” sahip olsa da, başta Kanada, Birleşik Krallık, Japonya, Singapur ve Malezya olmak üzere birçok ülke kendi taksonomilerini oluşturmak için çalışmalara başlamıştır. Günümüz dünyasında piyasaların küreselliği düşünüldüğünde, özellikle AB içerisinde yer alan yatırımcılar tarafından finansman sağlanan şirketlerin, bir an önce AB Taksonomisine uyum noktasında gerekli çalışmalara başlaması gerekecektir.
AB Taksonomi Regülasyonu’nun Asıl Amacı Nedir?
AYM’nin uygulanabilirliği bağlamında temel bir araç olarak kabul edilen AB Taksonomisi, AB dışındaki ticari aktörleri de oldukça yakından ilgilendirmektedir. Taksonomi, en temel şekilde “neyin yeşil olarak kabul edilip, neyin kabul edilmeyeceği” hususunu netleştirmektedir. Özellikle gerek tüketiciler gerekse de yatırımcılar nezdinde önemli bir karar verme ölçütü olan “yeşil ve çevreye duyarlı olma” kriterinin, “Greenwashing” yani “Yeşile Boyama” yöntemi ile suistimal edilmesi, tüketiciler ve yatırımcılar nezdinde gerçekte var olmayan bir “yeşil” intibanın oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Tüketim tercihlerinin ve ihtiyaçların çevre duyarlılığı yönünde değişiklik göstermesi ile, bu tercihlerin suistimal edilme biçimleri de aynı yönde evrilmektedir. Greenwashing, günümüzde sıklıkla başvurulan bir pazarlama yöntemi haline gelmiştir. Bu yöntem ile şirketler, tüketicilerine ve yatırımcılarına “daha az su tüketimi, sürdürülebilir üretim veya çevre dostu organik ürün” gibi vaatlerde bulunarak, iş ve üretim süreçlerinde bu şekilde modellemeler bulunmamasına rağmen yarattıkları “çevreye duyarlı kurum” algısı sayesinde tüketim ve yatırım tercihlerini manipüle etmektedir. AB tarafından Taksonomi Regülasyonu ile AYM’nin uygulanabilirliğinin arttırılmasının yanı sıra, Greenwashing yönteminin önlenmesi hedeflenmiştir.