Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (“BDDK”) tarafından 27 Eylül 2023 tarihinde “Yeşil Varlık Oranı Tebliğ Taslağı” ve “İklimle Bağlantılı Finansal Risklerin Bankalarca Etkin Yönetimine İlişkin Rehber Taslağı” yayınlanmıştır. Söz konusu Taslakların, genel gerekçesinde belirtildiği üzere Haziran 2024 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
Kaynak tahsisi sürecinde kilit bir rol oynayan bankacılık sektörü, sürdürülebilir ekonomiye geçiş sürecinde de tasarrufların uygun yatırım sahalarına ve projelere yönlendirilmesi açısından hayati öneme sahiptir.
Avrupa Birliği (“AB”) bünyesindeki Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism- “CBAM”) ve AB Taksonomisi’ne ilişkin gelişmelerle birlikte, Avrupa Bankacılık Otoritesi’nin de (“European Banking Authority- EBA”) bankacılık sektöründe sürdürülebilirliğe yönelik esas alınacak temel performans göstergesi olan “Yeşil Varlık Oranı (“Green Asset Ratio – GAR”) çalışmaları hız kazanmıştır. AB’deki bu süreç, Türkiye’de BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği işbirliği ile 2022’den itibaren yürütülen ısı haritası metodolojileri ve yeşil varlık oranı oluşturma düzenleme çalışmaları ile paralellik göstermektedir.
Yeşil varlık oranı gibi performans göstergeleri, ülkemizde finansal piyasaların büyük çoğunluğunu oluşturan bankacılık sektörünün çevresel sürdürülebilirliğe katkısını ölçmek amacıyla merkezi bir rol oynamaktadır.
Yeşil varlık oranı, bir finansal kuruluşunun taksonomi kapsamında yeşil kabul edilen ve sürdürülebilir ekonomiye katkı sağlayan ekonomik faaliyetlere ayırdığı varlıkların, toplam varlıklarına oranı olarak tanımlanabilir. Bu nedenle temelde Yeşil Varlık Oranı EBA’nın geliştirdiği bir hesaplama yöntemi olup söz konusu hesaplama ile banka portföylerindeki finansal varlıkların; AB Taksonomisinde yer alan “Teknik Tarama Kriterleri”, “Çevreye Önemli Zarar Vermeme Kriterleri” ve “Asgari Güvenlik Önlemleri Kriterlerine” göre sınıflandırılmasını gerektirmektedir. Bu bakımdan Yeşil varlık Oranı Tebliği ve ekleri, AB taksonomisi ile uyumlu bir sınıflandırma sistemi sunmaktadır.
Bahse konu taslak düzenleme çalışması ile ülkemiz bankacılık sektörünün iklime bağlantılı risklerinin analizi, finansal kaynakların yeşil yatırım sahalarına yönlendirilmesi ve ekonomik faaliyetlerin yeşil olma kriterlerinin belirlenmesi hedefleri doğrultusunda yeşil varlık oranı hesaplanması için bir metodoloji oluşturulmaktadır. Bahse konu sınıflandırma metodolojisi, ülkemiz taksonomisi yürürlüğe girene kadar, bankacılık sektörüne, diğer finansal kuruluşlara, ilgili otoritelere ve reel sektör firmalarına geçici taksonomi olarak hizmet verebilecektir.
Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından Haziran 2022’de yayımlanan “Principles for the Effective Management and Supervision of Climate-related Financial Risks” dokümanı esas alınarak BDDK’nın 2022-2025 dönemini kapsayan Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı çerçevesinde İklimle Bağlantılı Finansal Risklerin Bankalarca Etkin Yönetimine İlişkin Rehber Taslağı (“Rehber Taslağı”) hazırlanmıştır.
Rehber Taslağı ile, bankaların iklimle bağlantılı finansal risklerini etkin bir şekilde yönetebilmelerini sağlamak üzere oluşturulacak politika, süreç ve faaliyetler ile bankadaki görev ve sorumluluklara dair iyi uygulamalara dayanan ilkelerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Bu kapsamda Rehber Taslağı’nda iklimle bağlantılı finansal risklerin yönetimi için 12 adet ilke belirlenmiş olup bankaların karşılaştıkları veya olası olarak karşılaşabilecekleri, iklimle ilgili finansal risklerin etkili bir biçimde yönetilmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Rehber Taslağı’ndaki ilkelerin, bankaların büyüklüğü, kurumsal yapıları ve faaliyetlerinin kapsamı ve karmaşıklığı dikkate alınarak orantılı bir şekilde uygulanması öngörülmektedir.
Detaylı bir şekilde düzenlenen ilkelerden de fark edileceği üzere Rehber Taslağı’na göre, bankalar, iklim değişikliğiyle ilişkili riskleri anlamak ve değerlendirmek için etkili bir süreç geliştirmelidir. Bu süreç kapsamında Banka Yönetim Kurulu ve üst düzey yönetim sürecin ilgili aşamalarına dahil edilmeli ve yönetim kurulu tarafından belirlenen yaklaşım bankanın yöneticilerine ve çalışanlarına açık bir şekilde iletilmelidir.
Buna ek olarak Bankalar, Yönetim Kurulu’nun ve üst düzey yönetimin iklimle bağlantılı finansal riskler konusunda yeterli bilgiye sahip olmasını ve üst düzey yönetimin bu riskleri yönetmek için yeterli düzeyde bilgi, beceri ve deneyime sahip olmasını sağlamalıdır. Bunun için gerektiği takdirde banka içi eğitim vermek veya uzman kuruluşlarla işbirliği yapmak suretiyle Yönetim Kurulu’nun ve üst düzey yönetimin iklimle bağlantılı konularda yeterli bilgiye sahip olmasını sağlamalı ve kurumsal kapasitelerini güçlendirmelidir.
Rehber uyarınca, İlke 4 kapsamında risklerin yönetimi için üçlü bir savunma stratejisinin oluşturulması esastır. Üçlü savunma hattı boyunca iklimle bağlantılı sorumluluklar ve söz konusu sorumluluklara ilişkin görevlendirmeler ve raporlama süreçleri belirlenmelidir:
- Öncelikli olarak birinci savunma hattında, müşteri ilişkilerinde ve müşteriye ilişkin izleme faaliyetlerinde iklimle bağlantılı risk değerlendirmeleri yapılması esastır. Bu kapsamda iklimle bağlantılı finansal risklerin ortaya çıkma ihtimalini tespit edebilmek için yeterli farkındalığa ve bilgiye sahip olunmalıdır.
- İkinci savunma hattında, birinci savunma hattı tarafından yapılan ilk değerlendirme sorgulanmalı, ikinci savunma hattında yer alan uyum fonksiyonunca da geçerli kural ve düzenlemelere uyulması sağlanmalıdır.
- Üçüncü savunma hattı olan iç denetim fonksiyonu iç kontrol çerçevesi ile risk yönetimi çerçevesinin etkinliği hakkında bağımsız bir gözden geçirme kalite güvencesi fonksiyonu üstlenmelidir.
Böylelikle bu savunma stratejisine göre müşteri ilişkileri yönetiminden başlayarak iklimle bağlantılı risk değerlendirmeleri yapılmalı ve harekete geçilmelidir. Diğer yandan, bağımsız bir şekilde bu riskleri değerlendirip izlemekle görevli olan bir denetçi bu alınan aksiyonları denetlemelidir. İç denetim tarafında ise, iklimle bağlantılı finansal risklere dair nesnel incelemeler yapılmalı, metodoloji ve iş profilindeki değişiklikleri incelemeli ve iç kontrol çerçevesi ile risk yönetimi çerçevesinin etkinliğini değerlendirilmelidir.
Risk yönetim süreciyle ilgili olarak ise, bankalar, iklimle bağlantılı finansal riskleri düzenli olarak değerlendirmeli, önemlilik için net tanımlar ve eşikler tayin etmelidir. İklimle bağlantılı risklerin doğru bir şekilde tespiti ve değerlendirmesi için etkili bir veri toplama ve içsel raporlama sistemi oluşturulmalıdır. Ayrıca, bankaların iklimle bağlantılı risk faktörlerini diğer risk türleriyle de ilişkilendirip bu etkileri değerlendirmeleri ve gerektiğinde bu riskleri strateji belirleme süreçlerinde hesaba katmaları beklenmektedir.
Sermaye ve likidite yeterliliğini düzenleyen İlke 5 uyarınca iklimle bağlantılı finansal risklerden zaman içinde önemli olabileceği değerlendirilenlerin bankaların içsel sermaye ve likidite yeterliliği değerlendirme süreçlerinde dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda bankanın iş modeli, risk profili ve iş stratejisi ile ilgili olan fiziksel ve geçiş risklerinin, bankanın mali bünyesinin şiddetli ve makul senaryolar altında değerlendirilebilmesini için stres testlerine tabi tutulması gerekmektedir.
İzah edildiği üzere Sürdürülebilirlik Stratejisi Eylem Planı’ndaki hedefler uyarınca Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum süreci kapsamında bankaların iklimle ilgili hedeflere katkısını ölçmeyi hedefleyen Yeşil Varlık Oranı Hakkında Tebliğ Taslağı ile bankaların maruz kaldıkları veya kalacakları iklimle bağlantılı finansal risklerini etkin bir şekilde yönetebilmeleri için yürütülecek politikalara ve uygulamalara esas teşkil edecek ilkelerin belirlenmesi amacıyla hazırlanan İklimle Bağlantılı Finansal Risklerin Bankalarca Etkin Yönetimine İlişkin Rehber Taslağı yayınlanmıştır. Bu düzenlemeler, uzun soluklu yapısal değişim gerektirmekte olup küresel düzeyde de yeni gelişmekte ve şekillenmekte olan uygulamalara uyum sağlamayı gerektirmektedir.