Yeşil Finansmanın Ortaya Çıkışı
İklim krizi 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devleti’nde meydana gelen asit yağmuru felaketleri ile ciddi bir kriz olarak nitelendirilmeye başlamış ve bu felaketler akabinde Amerika Birleşik Devletleri içerisinde azot oksit (NOx) ve kükürt dioksit (SO2) gazlarının ticaretini öngören karbon fiyatlandırma mekanizması olarak Emisyon Ticaret Sistemi (“ETS”) kurulmuştur. Bu gelişmeler akabinde iklim değişikliği etkilerinin her alanda olumsuz sonuçlarını gösteriyor olması, iklim krizinin uluslararası düzeyde ilk olarak 1979 yılında 1. Dünya İklim Konferansı’nda gündeme gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu gelişmeleri 1990 yılında Finlandiya tarafından ton başına 1,2.-EUR karbon fiyatı öngören dünyanın ilk karbon vergisi takip etmiştir. Ulusal çapta gerçekleşen bu gelişmeler doğrultusunda, uluslararası düzeydeki ilk yasal düzenleme 1992 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi olmuştur. Çerçeve Sözleşme’nin tarafları her yıl “Taraflar Konferansı” (“COP”) düzenleyerek düzenli olarak toplanmakta ve bu konferansta iklim krizi ile mücadelede atılacak adımlar ve yenilikler müzakere edilmektedir. Gerçekleştirilen 11 Aralık 1997 tarihli COP3 toplantısında taraflar KYOTO Protokolü imzalamıştır. Ancak protokolün yürürlüğe girmesi için protokolün 1990 yılında sera etkisi yaratan gaz salınımlarını en az %55’inden sorumlu olan ülkeler tarafından imzalanmış olması şart koşulduğundan ilgili Protokol, Rusya’nın imzası ile ancak 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir.
Sürdürülebilirlik
Kyoto Protokolü’nün 2020 yılında sona erecek olması nedeni ile uluslararası ölçekte uygulamaya konacak bir iklim düzenlemesine duyulacak ihtiyaç gözetilerek, 2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen COP21’de 2020’den sonra geçerli olmak üzere Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Paris Anlaşması “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesini benimseyerek, her ülkenin kendi gelişmişlik düzeyi ve emisyon kapasitesini gözeterek gerçekleştirebileceği emisyon azaltımını ulusal katkı beyanları ile sunması ve bu beyanlarında yer alan hedefleri hayata geçirme doğrultusunda üretim süreçleri ve kalkınma stratejilerini belirlemeye teşvik edilmektedir. Ülkemiz tarafından iç hukukta onaylanmış ve 7 Ekim 2021 tarihli ve 31621 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konmuştur.
Paris anlaşması, küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla 2 derece sınırında tutulması ve hatta tercihen 1,5 derece düşürülmesi ve karbon salınımının dünya genelinde 2030 yılına kadar %50 azaltılması ve 2050 yılına kadar sıfıra indirgenmesini hedeflemektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı
Avrupa Birliği (“AB”) tarafından Paris Anlaşması ile ortaya konan ulusal düzeydeki karbon nötr hedeflerinin, beyan boyutunda kalması ve bu hedeflere ulaşılması noktasında efektif adımların uygulamaya geçirilmesini sağlama niyetiyle yürürlüğe konan Avrupa Yeşil Mutabakatı (“AYM”), iklim değişikliği krizi ile mücadele bakımından küresel katkıyı öngörüyor olması ve iklim değişikliğine uyum sağlanması adına etkin ve net mali yaptırımları hayata geçiriyor olması bakımından oldukça önemlidir. Zira, hiçbir ülkenin tek başına iklim krizi ile mücadele edemeyeceğini ve küresel bir yeşil dönüşüm sağlanmadıkça ulusal düzeyde iklim değişiklinin olumsuz etkilerinden muafiyet sağlanması mümkün olmayacaktır.
Karbon Düzenlemesi
Bu bağlamda AB ilk olarak kendi içerisinde 2005 yılından beri uygulamaya koymuş olduğu karbon fiyatlandırma mekanizması olan Emisyon Ticaret Sistemi’nin kapsamını, 14 Temmuz 2021 tarihinde yayınladığı taslak Sınırda Karbon Düzenlemesi (“SDK”) ile uluslararası platforma taşımayı hedeflemektedir. Yapılan araştırmalar kapsamında, AB içerisindeki karbon emisyonlarının ETS’nin kurulduğu 2005 yılından günümüze kadar olan süreçte yaklaşık %48 oranında azaldığını ortaya koymaktadır. Bu veriler uygulamaya konan mekanizmanın efektif katkı sağladığını açıkça göstermektedir.
Teklif edilen taslak SDK, AB içerisinde ihracat gerçekleştirecek ticari aktörlerden dolaylı bir karbon vergisi alınması anlamına gelmektedir. Tüm bu ek mali yükümlülükler gözetildiğinde, yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesi ve sürdürebilir ve döngüsel ekonomik düzene geçilmesi adına gerekli maliyetin bu yeni düzene ayak uyduramama ve adeta gerisinde kalma sonucu maruz kalınacak ek maliyetlerden çok daha az olacağı ve tüm ticari aktörlerin bir an önce yeşil dönüşüm adına gerekli yönetimsel ve üretim bağlamındaki gerekli, tüm aksiyonları alması gerektiği açıkça görülmektedir.
Yeşil finansman, çevre ve iklim duyarlılığı alanlarında sürdürebilir etkileri olan projeleri teşvik etmek, gelişimlerini ve uygulamalarını teşvik etmek, gelişimlerini ve uygulamalarını desteklemek adına finansal araçlar yoluyla yapılan tüm girişimleri kapsamaktadır. Yeşil finansmanların amacı, yeşil kredi, sürdürülebilirliğe bağlı krediler ve yeşil tahvil gibi finansal akışların özel ve kamu sektörleri, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, yatırımcılar veya bankalar aracılığı ile sürdürülebilir büyüme ve gelişim öncelikleri olan projelere aktarılmasıdır.
Yenilenebilir Enerji Projeleri
Ülkemizde sermaye piyasalarının denetiminden ve düzenlemesinden sorumlu olan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından uluslararası finans piyasalarında özellikle yeşil tahvil ihraçlarının oldukça büyük bir ivme gösteriyor olması gözetilerek taslak bir rehber hazırlanmıştır. Bahsi geçen Taslak Yeşil Borçlanma Aracı ve Yeşil Kira Sertifikası Rehberi kapsamında Yeşil Tahvil ilkeleri esas alınmış olup, anılan rehber kapsamında yeşil borçlanma araçları çerçeve belgeleri, dış değerlendirme ve yurtdışına yeşil borçlanma aracı ihraç edilmesi konularına dair düzenlemeler öngörülmektedir.
Henüz taslak aşamasında olan rehber, ülkemizde yeşil finansman araçlarının ülkemizde yeşil finansman araçlarının ihracının önümüzdeki günlerde artacağının ve ülkemizde yer alan ticari aktörlerin yeşil iktisadi düzene geçiş noktasında bu tür finansman araçlarına daha sık başvuracağının sinyallerini vermektedir. Günümüzde banka gibi finans kuruluşlarınca açıklanan veriler incelendiğinde, yeşil finansmanın çoğunlukla enerji ve kaynak verimliliği ile yenilenebilir enerjinin kullanımını öngören projelere aktarıldığı anlaşılmaktadır.
İlk yeşil tahvillerin Avrupa Yatırım Bankası tarafından ihraç edildiği 2007 yılından bu yana en büyük ihracatçıların ABD, Çin ve Fransa olduğu yeşil finansman piyasasında hızlı bir büyüme kaydedilmiştir. 2019 yılına kadar çıkarılan toplam yeşil tahvil miktarı 754 milyar dolara ulaşmıştır. 2019 yılı içerisinde Türkiye’de çıkarılan yeşil tahvil miktarı 100 milyon doları bulmuştur. Tüm bu veriler, yeşil finansman piyasasının ne denli büyük bir hızla geliştiğini ortaya koymaktadır.
İletişim: Daha fazla bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.