Dünya genelinde pek çok ülke tarafından sürdürülebilir ekonomik faaliyetleri tanımlamak ve teşvik etmek için başlatılan taksonomi girişimleri sonucu Avrupa Birliği (‘’AB’’) taksonomisi ile uyumlu ve Türkiye’nin özel ihtiyaçlarını da göz önünde bulunduran “Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği Taslağı”, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından   yayımlanarak kamuoyu görüşüne açılmıştır.

Bilindiği üzere Türkiye’de gerek 2024-2028 dönemini kapsayan On İkinci Kalkınma Planı ve 2025-2027 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program, ulusal bir yeşil taksonomi oluşturma hedefini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan 2021’de yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçişini hızlandırma ve AB’nin iklim standartlarına uyum sağlama taahhüdünü yansıtmaktadır.

Bu plan kapsamında görevlendirilen İklim Değişikliği Başkanlığı’nca hangi yatırımların çevresel açıdan sürdürülebilir olduğunu belirleyen ve buna yönelik ortak bir dil ve standartlar ile rehberlik sunan ulusal yeşil taksonomi mevzuatı ve teknik tarama kriterleri hazırlanmış ve kamuoyuna görüşe açılmıştır.

İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından kamuoyuna sunulan Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği Taslağı (“Taslak”) sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu ekonomik faaliyetlerin desteklenmesi, sürdürülebilir yatırımlara finansman akışının teşvik edilmesi ve piyasada yeşil aklamanın (greenwashing) önlenmesi amacıyla hazırlanan ‘’Türkiye Yeşil Taksonomisi’’nin usul ve esaslarını düzenlemeyi amaçlamaktadır.

Bu kapsamda Taslak, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (“TSRS”) uyarınca sürdürülebilirlik raporu hazırlamak zorunda olan kurumların faaliyetlerini, Türkiye Yeşil Taksonomisi’nin uygulama şartlarını, teknik kriterlerini, raporlama ve doğrulama işlemlerinin usul ve esasları içeren taslak, önemli terimleri tanımlayarak uygulamaya yönelik kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. Aynı zamanda raporlama ve doğrulama işlemleri için kullanılacak olan Çevrimiçi Taksonomi Yönetim Sistemi’ne ilişkin düzenlemeler de barındırmaktadır.

Çevresel Hedefler ve Uyumlu Ekonomik Faaliyetler

Türkiye Yeşil Taksonomi, iklim finansmanının harekete geçirilmesine katkıda bulunan ve belirlenen çevresel hedefler doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadeleye fayda sağlayan ekonomik faaliyetlere ilişkin ilkeler ve kriterler belirleyen sınıflandırma sistemini ifade etmektedir. Söz konusu sistemin merkezinde Çevresel Hedefler ve Uyumlu Ekonomik Faaliyetler kavramları yer almaktadır.

Bu bağlamda Taslak’ın 7. maddesinde sıralanan 6 çevresel hedef, sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin değerlendirileceği temel kriterler olarak öne çıkarılmıştır.

Bu kapsamda;

  • Sera gazı emisyonlarının azaltımı,
  • İklim değişikliğine uyum,
  • Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı,
  • Döngüsel ekonomi,
  • Kirliliğin önlenmesi ve
  • Biyoçeşitlilik korunması olarak belirlenen 6 hedef ile ekonomik faaliyetlerin net sıfır emisyon hedefine katkı sağlamasını zorunlu kılınmıştır.

Taslak’ta belirlenen ve detaylı olarak açıklanan 6 çevresel hedef, AB Taksonomisi kapsamındaki 6 objektif kriter ile paralellik göstermektedir.

Bilindiği üzere şirketlerin AB Taksonomisi kapsamındaki 6 objektif kritere olan uyumlarını değerlendirmesi gerekmektedir. Aranan asgari uyum, 6 kriterden en az bir tanesine “önemli ölçüde” katkı sağlanması ve diğer 5 çevresel faktörden herhangi birine “önemli ölçüde” zarar vermemesidir.

Bu bağlamda Taslak, AB Yeşil Taksonomisi ile uyumlu olacak şekilde dört temel ilke üzerine inşa edilmiştir. Bu ilkeler aşağıdaki şekildedir:

  • Çevresel hedeflerden en az birine önemli ölçüde katkı sağlamak.
  • Başka hiçbir çevresel hedefe önemli zarar vermemek.
  • Asgari sosyal güvenlik önlemlerine uymak.
  • Belirlenen teknik tarama kriterlerini sağlamak.

Türkiye Yeşil Taksonomisi, AB düzenlemesine benzer şekilde ekonomik faaliyetlerin çevresel hedeflere önemli ölçüde katkı sağlamasını şart koşmaktadır. Buna ek olarak Ekonomik faaliyetlerin bir çevresel hedefe katkı sağlarken diğer hedeflere zarar vermemesi esastır. Bu ilke, Türkiye Yeşil Taksonomisi’nde de vurgulanmış olup, teknik tarama kriterlerine uyumun temel şartlarından biri olarak belirtilmiştir.

Teknik tarama kriterlerine uyumluluk da şirketler açısından düzenli olarak takip edilmesi gereken bir başlıktır. Bu kriterler, dönemsel olarak güncellendiğinden, şirketlerin faaliyetlerini bu kriterler doğrultusunda planlaması gerekmektedir. Kriterlerin takip edilmemesi, ilerleyen süreçlerde uyumsuzluk sorunlarına ve hukuki ihtilaflara yol açabilir. Bu nedenle, teknik gerekliliklerin güncel tutulması ve uygulanması önem arz etmektedir. Sosyal güvenlik ve insan haklarına ilişkin asgari önlemler de şirketlerin dikkat etmesi gereken diğer bir alandır.

Faaliyetlerin, sosyal ve yönetişim standartlarına uygun olması gerekmektedir. Bu bağlamda, uluslararası standartlar olan OECD Çok Uluslu Şirketler Rehberi ve Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’ne uyum zorunlu kılınmıştır.

Son olarak, faaliyetlerin çevresel sürdürülebilirliğe uygun olup olmadığını belirlemek için, yönetmelik teknik tarama kriterleri getirmektedir. Bu kriterler, faaliyetlerin çevresel hedeflere uygunluğunu somut ölçütlerle değerlendirmesinin yanı sıra düzenli olarak gözden geçirilmelidir.

Kolaylaştırıcı Faaliyet ve Geçiş Faaliyeti

Söz konusu terimler, AB Taksonomisi ile paralel olmak üzere ekonomik faaliyetlerin çevresel sürdürülebilirlik açısından nasıl sınıflandırıldığını belirlemekte ve hangi faaliyetlerin çevresel hedeflere uyumlu sayılacağını tanımlamaktadır.

Kolaylaştırıcı faaliyetler, çevresel hedeflerden en az birine önemli ölçüde katkı sağlayan yaşam döngüsü temelinde önemli ölçüde olumlu bir çevresel etkiye sahip olan ancak; çevreye fayda sağlarken, diğer çevresel hedeflere zarar vermeyen faaliyetlerdir​.

Geçiş faaliyetleri ise düşük karbonlu ekonomik ve teknolojik alternatiflerin henüz mevcut olmadığı sektörlerde, en düşük sera gazı emisyon seviyelerine sahip alternatif teknolojilerin geliştirilmesini ve kullanımını teşvik eden faaliyetlerdir. Örneğin; Çimento ve demir-çelik imalatı gibi karbon yoğun sektörlerde yapılan iyileştirmeler, mevcut düşük karbon alternatiflerinin bulunmaması nedeniyle geçiş faaliyetleri olarak kabul edilmektedir.

Yeşil Aklama

Taksonomiler oluşturulurken ülkenin farklı yapısal durumları dikkate alınmalı ve bu konuda doğrudan bir çeviriye gidilmemelidir. Fakat Taslak’ta kullanılan “Yeşil Boyama” ifadesi ve tanımı birçok kesimin eleştirisine maruz kalmıştır.

Nitekim uygulamada birçok ilgili kurum ve kuruluşların, iklime duyarlı ve çevreci bir imaj oluşturmak adına yürüttükleri ekonomik faaliyetlerle ilgili olarak kamuoyunu yanıltıcı/yanlış bilgilerle kasıtlı ve asılsız olarak yanıltmasını yeşil aklama olarak tanımlamaktadır. Bu kapsamda, şirketlerin sunduğu bilgilerin eksiksiz ve doğru olması gerekmekte; aksi takdirde, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca ciddi idari para cezaları ve itibar kaybı riski doğacaktır. Yanıltıcı bilgi vermekten kaçınılması, hem mali hem de hukuki yükümlülüklerden kaçınmak için önemli bir tedbirdir.

Uyumluluk Oranının Hesaplanması, Raporlama ve Doğrulama

Taslak’ta düzenlendiği üzere, Taksonomi kapsamında uyumlu ekonomik faaliyetlere ilişkin raporlama yapacak işletmeler anahtar performans göstergeleri olarak belirtilen oranların yıl bazında hesaplamasını yapmalıdır. Faaliyet sahibinin yetkili temsilcisi tarafından söz konusu hesaplanan verilerin e-taksonomi sistemine girilmesiyle sistem otomatik olarak uyumluluk oranını belirleyecektir.

Bu kapsamda TSRS uyarınca sürdürülebilirlik raporu hazırlamak zorunda olan kurumlar, her yıl hazırlayacakları Sürdürülebilirlik Raporuna ek olarak bir önceki yılda yürüttükleri uygun ekonomik faaliyetlerine dair doğrulanmış bilgilerini, Başkanlığın e-taksonomi sistemine kaydetmekle yükümlüdür.

Sistem üzerinden hesaplanan uyumluluk oranına ilişkin bilgiler, işbu Taslak ile birlikte yayımlanan Ek-2’de yer alan tablo formatında Sürdürülebilirlik Raporu ile birlikte beyan edilmelidir.

Raporlama zorunluluğu olmayan kurum ve kuruluşlar ise bir önceki yılda yürüttükleri uygun ekonomik faaliyetlerine dair bilgilerini, gönüllük esasına dayalı olarak Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre Başkanlığın e-taksonomi sistemine kaydedebilirler.

Taksonomi raporlamalarının doğrulanması ve geçerli kılınması zorunlu olup söz konusu işlemler doğrulayıcı kuruluşlar tarafından yapılacaktır.

Bunlara ek olarak, doğrulayıcı kuruluşların akreditasyonları TÜRKAK tarafından yapılacağı olup
doğrulayıcı kuruluşlara ilişki diğer usul ve esaslar Başkanlıkça düzenleneceği belirtilmiştir.

Yaptırımlar

Düzenleme’nin 27. maddesinde, 18. madde gereğince raporlama yapanlardan raporlama için gerekli olan bildirim, bilgi ve belge verme yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere 2872 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri doğrultusunda idari para cezası söz konusu olacağı düzenlenmiştir.

İdari para cezaları ve diğer yaptırımlar, yanıltıcı bilgi veren ya da raporlama yükümlülüğünü yerine getirmeyen şirketler için ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, her şirketin, raporlama süreçlerini doğru ve eksiksiz olarak yerine getirmesi bir zorunluluktur. Ayrıca, veri güvenliği konusunda ticari sır niteliği taşımayan bilgilerin paylaşılması gerektiğinde, bu süreçte şirketlerin veri gizliliği politikalarına tam uyum sağlaması önemlidir. Aksi takdirde, veri ihlalleri hem maddi hem de manevi zararlarla sonuçlanabilir.

Sonuç olarak, şirketlerin mevcut düzenlemelere uyum sağlama yükümlülükleri, hem idari hem de hukuki yaptırımlardan kaçınmak ve sürdürülebilir bir iş modeli kurmak açısından kritik bir önem taşımaktadır.

Uygulama Takvimi

  • 31 Aralık 2026’ya kadar gönüllü raporlama süreci için öngörülen yönetmelik, 1 Ocak 2027’den itibaren zorunlu olarak raporlanmaya başlanacaktır.
  • Şirketler, sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerden elde ettikleri gelir ve harcamaları raporlayarak uyumluluk oranlarını e-taksonomi sistemine girecektir.
  • Taslakta geçiş maddesi olarak raporlamadan sorumlu kurum ve kuruluşlar, 31 Aralık 2026 tarihine kadar gönüllülük esasına dayalı olarak her yıl Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması ile birlikte bir önceki yılda yürüttükleri uygun ekonomik faaliyetlerini beyan edebilirler. Bu süreçte doğrulama ve geçerli kılma hükümleri uygulanmayacaktır.
  • Ancak 1 Ocak 2027’den itibaren zorunlu olarak raporlanmaya başlanacak ve raporlar doğrulama sürecinden geçecektir.